Ekmek Kültürü Ekşi Maya Yapımı ve Faydaları

➡️Türkiye, yılda kişi başına 200 kilo ekmek tüketimiyle, Guinness Rekorlar Kitabının 2007 yılı basımında “en çok ekmek tüketen ülke” olarak yer almıştır.

➡️Protein gereksiniminde enerjinin proteinden gelen oranı ile besinin protein kalitesi de önemlidir. Ekmeğin proteinden gelen enerji oranı % 13 ile 15 arasında değişir.

▪️Kepek

Kepek buğdayın dış kabuğunda bulunur. Un eldesi sırasında ayrılır ve lif kaynağı olsa da bazı sakıncaları vardır. Kepeğin içindeki fitat bileşiği parçalandığından mineralleri bağlayıcı etki azalır. Böylece mayalı kepekli ekmek yiyenlerde vücudun minerallerden yararlandığı görülmüştür. Posa sindirim aygıtında enzimler tarafından sindirilemez. Bağırsaklarda belirli bir hacim oluşturarak hareketi sağlarlar. Posası yüksek diyetlerle beslenen topluluklarda kalın barsak hastalıkları ender görülürken, posası düşük besinlerle beslenen batı toplumlarında önemli sağlık sorunları görülmektedir. Kepekli ekmeğin enerji değeri düşüktür ve insana doygunluk verir. Bu nedenle kilo almak istemeyenlerle zayıflamak isteyenlerin beyaz ekmek yerine kepekli ekmek veya tam bugday unundan yapılan ekmeği yemesi tavsiye edilebilir.

🧂 Tuz

Tuz ekmeğe lezzet katmanın dışında maya aktivitesine yardımcıdır ve tuzlu ekmeklerin küflenme süresi daha uzundur.

Gelelim konunun en can alıcı kısmına: Maya

Saccharomyces cerevisiae ekmek mayasındır. Canlı bir organizma olan maya, fermantasyonu sağlayan esas unsurdur.  Fermantasyon sırasında meydana gelen karbondioksit, hamur içerisinde birikerek unun kabarmasını meydana gelen alkoller, aldehitler, ketonlar ve organik asitlerde ekmeğin iştah açıcı karakteristik tat ve aromayı kazanmasını sağlar.

Hiçbir işlem yapılmadan kendi haline bırakılmış bir hamur parçası bir süre sonra değişikliğe uğrar. Yumuşar, her yanından kabarcıklaşmalar başlar ve delikler oluşur. Belirgin bir koku salar, tadında da ekşimsi bir lezzet hissedilir. Hamurda görülen bu değişimlerin nedeni un, su ve havadan geçen mikroorganizmalardır. Genellikle bakteri türündeki mikroorganizmaların ortaya çıkardığı bu durum doğal mayalanmadır. Tadından dolayı elde edilen bu ürüne ekşi maya da denir.

1.Ekşi maya kullanımının geleneksel maya kullanımına göre bazı artıları vardır. Ekşi fermentasyon folat düzeyinin artırır.

2.Ekşi mayalı ekmek ürünlerinin glisemik indeksi daha düşüktür. Kan şekerini daha kontrollü yükseltir. Daha uzun süre tokluk hissi sağlar.

3.  Sindirimi daha kolaydır.

4.Ekşi maya hem prebiyotiktir hem de probiyotiktir yani simbiyotiktir. Prebiyotik özelliği sayesinde  bağırsaktaki yararlı bakterilerin büyümesini olgunlaşmasını ve bağırsaklarımız için daha iyi hale gelmesini sağlar.

Peki nasıl ekşi maya yapabiliriz?  Ekşi mayayı tutturmak her zaman kolay olmayabilir. Benim merakım uzun süredir devam ediyor ve 3.denememde başarılı oldum. Eğer bu kadar uğraşmak istemiyorsanız çevrenizde edinebilir veya satın alabilirsiniz.

Ekşi maya emek ister.

Klasik Ekşi Maya Yapımı

✔️2 yemek kaşığı istenilen un ( burada siyez unu tam buğday unu çavdar unu veya bunları karıştırarak kullanabilirsiniz kullandığınız una göre aroma değişecektir. Korkmayın hep başladığın unla da devam etmek zorunda değilsiniz)

✔️2 yemek kaşığı içme suyu

Tüm malzemeler bunlar. Eğer isterseniz üzüm (üzüm kabuğunda da S. cerevisiae bulunur) veya nohut (oligossarit içeriğiyle fermentasyonu hızlandıracak) da ekleyebilirsiniz. Uygun bir kapta malzemeleri güzelce karıştırıyoruz ve üstünü tam kapatmadan güneş görmeyen bir yerde bekletiyoruz. İlk günler günde 2-3 kere besleyebilirsiniz. Besleme aynı malzemelere mayaya tekrar katıp karıştırmakla oluyor. Bazıları beslemeden önce mayanın yarısını atıyor veya kreplerinde hamur işlerinde kullanıyor ben atmadan devam ettim sizin tercihiniz. 8-10 gün boyunca bakterilerimiz oluşup olgunlşaşınca kadar buna devam edeceğiz bu süreçte dikkat etmeniz gereken şeyler

  • Mayanın kokusu ekşi ve biraz da rahatsız edici olacak ☺️
  • Eğer mayanızda kabarcıklar oluşuyorsa işlem başarılı oluyor demektir ne kadar kabarcık o kadar iyi güçlü ekşi maya demek. Mayamız canlanmış
  • Mayanın yerini değiştirmemelisiniz.
  • Eğer yeşil küf görüyorsanız veya fotoğraflardan farklıysa başlat başlamakta yarar var.😕

Benim yaptığım ekşi maya ise biraz farklı ve kolay işi diyebiliriz tek farkı ilk yapımında yarım çay kaşığı instant yani kuru maya ekledim. 3-4 günde istediğim hale geldi kabarcıklar oluştu ve büyümeye başladı. İlk başladığımda günde 3 kere beslediğim de oldu. Ekmek yaptıktan sonra mayamı bir süre kullanmayacağım için mayayı dolaba kaldırdım. Kullanacağınız zaman mayayı dolaptan çıkarın 3-4 saat canlanmasını bekleyin ve ilk beslemesini yapın kullanıma hazır. 👍🏻

Mayamı görmek için beni instagram hesabımdan takip edebilirsiniz. Öne çıkanlarda storylerde güncelliyorum.

https://www.instagram.com/dyt.nidaalagas/

Ayrıca mayanızın ekmek yapımı için uygun hale gelip gelmediği görmek için suda yüzüp yüzmediğine bakmalısınız yüzüyorsa aktiftir ve ekmek yapımı için uygun haldedir.

Ekşi Mayalı Ekmek Tarifim

Bu tarifi denerken ünlü Danimarka ekmeği rugbrødtan esinlendim. Rugbrød pratikteki çavdar ekmeği diyebiliriz ama biraz daha farklı çavdar unu, kırık çavdar çekirdekleri ve ayçiçeği tohumu, keten tohumu veya kabak çekirdeği gibi diğer tohumları içerir. Ekşi mayalıdır ve arpa malt şurubu içerebilir. Gayet dorucu ve besleyici bir ekmektir ve bizim normalde kullandığım keten tohumu, ayçiçek içi gibi malzemeler bolca bulunur.

Rugbrød diliminin üzerine tereyağı sürülerek ve envai çeşit istenilen malzemenin eklenmesiyle hazırlanan açık sandviç smørrebrød de İskandinav mutfak kültürünün bir parçası.

Denemek isterseniz ve hakkında daha fazla şey merak ettiyseniz https://nordiksimit.org/2020/04/nordik-tarif-smorrebrod/ ziyaret edebilirsiniz.

Gelelim benim tarifime

Malzemeler

🥖¼ bardak keten tohumu

🥖¼ bardak kabak çekirdeği içi

🥖¼ bardak buğday rüşeymi

🥖5 yk ekşi maya

🥖¼ bardak yulaf

🥖3 bardak un (yarısı çavdar unu yarısı tam buğday unu)

🥖2 bardak su

🥖1 çay kaşığı tuz

Öncelikle mayayı 2 bardak suda yüzdürerek işe başlayalım. Ardından geri kalan tüm kuru malzemeleri harca ekleyelim biraz yapışık ve yumuşak bir hamur olacak güzelce yoğuralım. İyi yoğurmak glütenin aktifleşmesi için önemli ekmeğimizin iyi bir elastik yapısı olmasını sağlayacak. Bu aşamada katlama tekniğini kullanabilirsiniz. Bu şekilde ekmeğin içinde hava birikecek. Daha ayrıntılı görmek için videolara bakabilirsiniz.

⏰ Ardında hamuru 2 saat bekletiyoruz. 1 saat sonunda da kısa bir yoğurma işlemi yapın yine katlayarak. İstediğimiz şekli ekmeğe veriyoruz.

⏰ Sonrasında hamura hiç dokunmadan uzun bir mayalama sürecine başlıyoruz. İsterseniz normal oda ısısında 4-5 saat bekletebilirsiniz veya buzdolabında bir gece bekletebilirsiniz. Buzdolabında bekleyen ekmek hamurunun lezzeti çok daha iyi olacaktır çünkü maya aktivitesi düşük sıcaklıktan yavaşlayacaktır.

Son olarak ekmeği 180 derecede yanına bir çay bardağı su koyarak pişirmeye bırakıyoruz. Ben daha yüksek sıcaklıklarda da pişirmeyi denedim fakat kabuğunun sertliği ve aşırı pişmiş hali hoşuma gitmedi.

Son yaptığım ekmekte hamur beklediğimden çok daha fazla kabardı ve iki adet ekmek yaptım.

Umarım yazıyı faydalı bulmuşsunuzdur. Deneyeceklere afiyet olsun ve kolay gelsin

Yaptıklarımdan haberdar olmak için beni instagramdan takip edebilir ve sorularınızı sorabilirsiniz. Denerseniz lütfen benimle paylaşın. Sevdiklerinizle mutlu sağlıklı günler dilerim.

Fonksiyonel Besinler

Temel besleyici özelliklerinin ötesinde sağlığımıza olumlu katkıları olan besinlere fonksiyonel besinler adı verilmektedir. Fonksiyonel besinler hiçbir işlem görmemiş doğal bir besin maddesi olabileceği gibi fonksiyonel bir besin ögesi ile zenginleştirilmiş veya genetik mühendislik yöntemleri ile değişikliğe uğramış bir besin de olabilir ve günlük diyetle tüketilir.

Çeşitli besin ve besin ögesinin sağlığımız üzerinde olumlu etkileri, bazı kronik hastalıklardan korunmada ve bu hastalıkların tedavisinde katkıları olduğu gösterilmiştir. Domateste bulunan likopen, balıkta bulunan omega-3 yağ asitleri gibi meyve ve sebzelerle tahıllar, balık, süt ve ürünlerinde fonksiyonel özellikli bileşenler bulunmaktadır.

Düzenli fonksiyonel besin tüketimi kanser ve kardiyovasküler hastalıklardan korunma ve tedavide, sindirim sistemi sağlığının korunmasında, osteoporozun önlenmesi ve göz sağlığının  korunmasında etkilidir. Fonksiyonel besinlerin de diğer besinler gibi mucizevi besin olmadığının farkında olarak günlük diyetimize eklemeliyiz.

Eski Yunan’da sarımsak güç arttırıcı bir besin olarak görülmekteydi ve ilk olimpiyatlarda kullanılmaya resmi olarak izin verilmişti. Bilimsel temelleri bilinmezden çok önce skorbüte karşı limon kullanılmıştır. 1900’lü yılların başlarında Amerika’daki besin üreticileri guatrın önlenmesi için sofra tuzuna iyot eklemeye başlamışlardır ki bu zenginleştirme yolu ile fonksiyonel besin elde etmenin ilk örneklerindendir.

Peki bizim bu faydalardan yararlanmamız için illa içeriğindeki fonksiyonel bileşik ekstrelerini almamız gerekiyor. Cevap hayır. Besinlerden tükettiğimiz kadarıyla bileşenler organizmamızı desteklemek ve hastalıkları önlemek için hazır ve nazır olacaklar.

Biraz da fonksiyonel besinlerden ve bileşenlerinin bizim için faydalarından bahsedelim. Örneğin soğan ve sarımsakta bulunan allilik sülfitler bağışıklık sistemi güçlendirir. Son zamanlarda covid-19 yüzünden bunun önemini hepimiz biliyoruz. Ayrıca sarımsağın  en iyi bilinen etkisi kolesterol düşürmesidir. Klinik çalışmalarda orta derecede kan basıncı düşürücü etkisi saptanmıştır.

Allium ailesinden sebzelerde (soğan, sarımsak, pırasa) selenyum da bulunmaktadır. Selenyum kalp için koruyucudur ve antioksidanların yapısına girmektedir.

Flavonoidler serbest radikal yakalayıcısı olmaları (yani antioksidan), enzim aktivitelerini düzenlemeleri, hücre çoğalmasını inhibe etmeleri, antibiyotik, antiallerjen, antidiyareik, antiülser ve antiinflamatuvar etki gösterirler.

Çözünür lif beta-glukan içeren yulaf unu günde 5-10 gr tüketildiğinde kalp hastalık riski azalmaktadır.

Aşağıya bunları daha detaylı inceleyebilmeniz için bırakıyorum



Prebiyotikler, insan vücudunun sindiremediği bir lif türüdür. Bakteriler ve mayalar dahil küçük canlı mikroorganizmalar olan probiyotikler için besin görevi görmektedirler. Probiyotik, insanlar için iyi olan özellikle de sindirim sistemimiz için önemli olan canlı mikroorganizmalardır. Eğer bir ürün prebiyotik ve probiyotikleri birlikte bulunduruyorsa bu ürün sinbiyotik olarak adlandırılmaktadır.

Prebiyotik Besinler: soğan, sarımsak, yer elması, muz olmak üzere sebzeler, tam tahıl ürünleri, kuru baklagiller

Probiyotik Besinler: yoğurt, kefir, ayran, boza, tarhana, şalgam suyu, turşu, kombucha

Prebiyotik ve probiyotiklerin bağırsaklarımız ve bağışıklığı vücudumuz için önemi çok büyük. Bu konuya ilgiliyseniz size Büyüleyici Bağırsak kitabını öneririm.

büyüleyici bağırsak ile ilgili görsel sonucu

Fonksiyonel Besin Tüketimine Kimler Dikkat Ediyor?

Edirne’de 2014-2015 yılları arasında yapılan bir çalışmada  Fonksiyonel besin kavramından haberdar olup olmama durumu ile fonksiyonel besin tüketme arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Yani fonksiyonel besin kavramından haberdar olan bireyler, aynı zamanda fonksiyonel besin tüketen bireyler oluyor.

Kaynaklar

https://dergipark.org.tr/en/pub/gida/issue/6960/92822

http://hdl.handle.net/20.500.12473/1066

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/79110


Ürün İçerikleriyle İlgili Detaylı Bilgi Edinmenin Yolu: Kliktag

Merhaba, bugün sizlere herkesin işine yarayacağını, faydalı olacağını düşündüğüm bir uygulamadan bahsedeceğim.

Kliktag ürünlerin barkodunu okutarak veya arama kısmında aratarak içeriği hakkında bilgi edinebilir, ne kadar doğal, hangi katkı maddelerini içeriyor, içerdiği alerjen maddeler neler öğrenebilirsiniz. Aklınıza gelebilecek birçok ürün uygulama verisinde mevcut. Ayrıca aynı segmentteki ürünlerin sağlık açısından iyiden kötüye sıralamasını da görebiliyorsunuz. Ne yediğimizi görmek için oldukça basit ve kullanışlı bir uygulama.

Tarım Orman Bakanlığı Güncel Hileli Gıdalar Listesi & Gıdada Taklit ve Tağşiş

Paketli bir çok üründe ne kadar denetim yapılsa, mevzuata uygunluğu kontrol edilse de tüketici olarak bizim de aldığımız ürünlerin güvenirliliği konusunda dikkatli davranmamız gerekiyor.

Peki nedir gıdada taklit ve tağşiş…

Tağşiş ürünlere temel özelliğini veren öğelerin ve besin değerlerinin tamamının veya bir bölümünün mevzuata aykırı olarak çıkarılması

•miktarının değiştirilmesi

•aynı değeri taşımayan başka bir maddenin, o madde yerine aynı maddeymiş gibi katılması

•gıda maddesinin mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesi halidir. Örneğin nar ekşisine glikoz, fruktoz şurubu eklenmesi veya zeytinyağına pamuk yağı veya sıvı formda bitkisel yağlar eklenmesi gibi. Fakat bunları ürünün içerik kısmına baktığımızda görmüyoruz ve bilmediğimiz, bedenimize zarar verebilecek içerikler tüketiyoruz.

Taklit ise ürünlerin, şekil, bileşim ve nitelikleri itibarıyla yapısında bulunmayan özelliklere sahip gibi veya başka bir ürünün aynısıymış gibi göstermektir.

Örneğin bitkisel yağlara katkı maddesi katılarak tereyağ olarak satılması veya aromalı glikoz, fruktoz şuruplu karışımın bal olarak satılması ki bal en çok taklit ve tağşişle karşılaşılan gıdalardan biri.

Tarım ve Orman Bakanlığı 12 Ekim’de güncel taklit ve tağşiş listesini yayınladı.

618 firmanın bulunduğu listeyi incelemelisiniz.

Listeye linkten ulaşabilirsiniz.

Kamuoyu_Duyuru_Listesi.pdf erişimi için tıklayın

SAĞLIKLI BESLENME TAKINTISI ORTOREKSİYA NERVOZA

Ortoreksiya nervoza koruyucu, katkı maddesi içermeyen sağlıklı besinlerin tüketilmesine karşı patojenik bir saplantıdır ve kişinin amacı sağlığını korumaktır.  Kişinin beslenme düzeni kilo vermek için yapılan dönemsel diyetlerin aksine hayatında merkezindedir ve programın dışına çıkıldığında kişi şiddetli suçluluk duyar.

Sağlıklı beslenme kaygısı olarak tanımlanan bu durum, bireylerde ortorektik eğilimlerin ortaya çıkmasına ve ilerleyen süreçte de yeme davranış bozuklukları gibi patolojik sonuçlara neden olmaktadır. Örneğin ortorektik bulgulara sahip kişi ekmeği sağlıklı bulmuyorsa asla tüketmez ve bu herhangi bir besin olabilir süt, et gibi. Kişiyi besinin bedeninin ihtiyacı olduğuna ikna etmek oldukça zordur. Günlük yaşantıda öğünleri hazırlamak, düzenlemek adına uzun zaman ayırabilirler.

Çalışmalar ortoreksiya nervoza açısından risk grubu olarak, tıp fakültesi öğrencileri, doktorlar, diyetisyenler gibi sağlıklı beslenme konusunda farkındalığı yüksek olan ve performans artistleri gibi beden imajının önemli olduğu meslek mensuplarına işaret etmektedir. Ortoreksiya nervoza henüz bir hastalık olarak kategorize edilmemiş olsa da, yeme davranış bozukluklarıyla ilişkisi, bu konuda çalışan araştırmacıların dikkatini çekmekte.

OLASI BELİRTİLER

1.Yediğiniz her şeyin en kaliteli olmasına özen göstermek (sadece organik veya çiğ gıda)

2.Yeme düzensizliği, öğün atlama

3.Bazı gıda gruplarını komple kesmek (alerji, intolerans, ideoloji, inanç harici)

4.Kötü gıdalarla beslenirse hastalığa yakalanacağı konusunda endişe

5.Bazı yiyeceklere karşı anksiyete (örneğin şeker)

Kilo kaybı semptom olarak görülmüyor bazı kişilerde kilo kaybı da olabilir ama daha önemlisi belli besin gruplarından kaçmakla ve öğün atmakla malnutrisyonla karşılaşabilir.

Belirtilerinde sizde de olduğunu düşünüyorsanız zaman kaybetmeden psikolog, psikiyatri diyetisten üçlüsünde yardım almalısınız.

GÖRÜLME SIKLIĞI VE MESLEK GRUPLARI

Meslek gruplarına göre ortorektik eğilim görülme sıklığı değerlendirildiğinde; doktorlar arasında %5.0, diyetisyenlerde %16.0, hemşirelerde %35.0, ebelerde %30.0, fizyoterapistlerde %11.0 ve sağlık memurları arasında ise %3.0 olduğu görülmüştür. Çalışmaya katılan bireylerin %24.2’sinin şişman, %72.7’sinin normal ve %3.1‘inin zayıf olduğu saptanmıştır.

Kadın cinsiyetinde ortoreksiya eğiliminin erkeklerden 2.5 kat fazla olduğu gösterilmiştir. Araştırma popülasyonunun kadınlardan oluşmasının prevalansın yüksek olmasında etkili olabileceğini düşündürmektedir. Yani cinsiyet konusunda net bir şey söylenmesi için daha fazla karma çalışma yapılması gerekmektedir.

KAYNAKLAR

SAĞLIK PROFESYONELLERİNDE SAĞLIKLI BESLENME KAYGISI: ORTOREKSİYA NERVOZA (ON)  Nilüfer ACAR TEK , Merve Şeyda KARAÇİL ERMUMCU  Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, ANKARA

Ankara Sağlık Bilimleri Dergisi 2018,7

SAĞLIKLI BESLENME TAKINTISI (ORTOREKSİYA) BELİRTİLERİNİN İNCELENMESİ, ORTO-15 ÖLÇEĞİNİN UYARLANMASI Dyt. Gülcan ARUSOĞLU 2006